Hitchcock ve John Ford’un çağı tepelerin ardında kaldı, artık yönetmenler İsveç çakısı gibi, her türden filmi yönetebiliyorlar! Auteur kuramı içerisinde ele alınabilecek ve tür filminden ziyade “kendi filmini” çeken belli başlı isimler dışında, -belki korku hariç- tek türle yetinen isim sayısı bir elin parmaklarını geçmez ve şükür ki, 38 yaşında, önünde koca bir kariyer bekleyen Neill Blomkamp o azınlığın arasında. District 9 (2009) gibi bir harika, Elysium (2013) gibi fikri açıdan ortadan hallice ve Chappie (2015) gibi vasat üç bilimkurgudan sonra kariyerinin başladığı yer olan kısa filmlere dönüş yapan Blomkamp, kurduğu Oats Stüdyo üzerinden yerleşik düzene bir karşı bayrak açmış durumda.
Deneysel bir stüdyo olan Oats, her biri birkaç milyon dolara mâl olmuş kısa filmleri YouTube üzerinden ücretsiz yayımlayıp sektörü, seyirciyi ve kendini deneyin bir parçası yaparak karanlık sularda yelken almaya başladı. “20 dakikalık 5 kısa film” planıyla kısa vadeli hedeflerine ulaşmaya çalışan Oats Stüdyo, 3. filmini yayımladı ve geride kalan eserlerin kalibresi, gelecek için büyük umut beslemeye yetiyor. Seri tamamlandıktan sonra ne olacağı ise “şimdilik” muamma, Neill Blomkamp bu filmlerden bazılarını uzun metraja ve “satılabilir” malzemeye dönüştürmeyi uzun vadeli hedefler arasına yazsa da hepsinin geleceği şimdilik meçhul. YouTube’daki izlenme rakamları, izleyici yorumları, sosyal medyada oluşan havanın deniz feneri niteliğinde olduğunu dile getiren Blomkamp, ortaya attığı fikirlerin, yarattığı dünyaların hangisinin yoluna devam edeceği hususunda “bekle ve gör” taktiğini uyguluyor.
20’şer dakikalıkların dışında da kısa filmler yayımlayan Oats Stüdyo, 2-3 dakikalık 4 kısadan oluşan Cooking with Bill serisi üzerinden, gayrı resmi olarak, ne yapmaya çalıştıklarını kendilerine yakışan parodilerle aktarıyor: Televizyonda para kazanmak için ürün reklamı yapan ve içinde yumak yumak kıl çıksa dahi bozuntuya vermemek zorunda olan bir şef, fütüristik ve ne işe yaradığı belirsiz riskli ürünler, kaygı içinde bekleyen ve her an müdahaleye hazır koca bir ekip. Cooking with Bill gibi Stüdyo’nun bir diğer sembolik kısa film olan God: Serengeti de Tanrı’nın yerine Holywood’u koyduğunuzda sistem için önemli okumalara kapı açan, keyifli ve zalim bir iş. Blomkamp, District 9’a dönüşen Alive in Joburg (2005), Chappie’ye (2015) kaynaklık eden Tetra Vaal (2004) ve Tempbot (2006) gibi “yeni dünyalar sunan” uzun metraja dönüştürülebilecek malzemeler yaratmanın yanında sisteme eleştiriler getiren eserler ortaya koymayı da ihmal etmiyor. Esas kısa filmler olan post-apokaliptik “klasik Sigourney Wiever işi” ve “ismiyle müsemma” Rakka, Vietnam’da yaşananları ve Amerikan kirli savaş tarihini hedefe koyan Firebase, emperyalizmin kalesinin yer altı, yerüstü ve Dünya dışı eylemlerini, arzularını Cronenbergvari bir kâbusa dönüştüren Zygote da (Rakka ve Firebase’in geçmişi Oats’tan önceye dayansa da Zygote stüdyoda doğan ilk çocuk) başlı başına birer Amerika eleştirisi zaten. Neill Blomkamp, gelecekten haber veren bir tür olan bilimkurgu üzerinden geçmişi kirli bir ülkeyi yerden yere vurarak “esas hedefe” vura kıra ilerliyor.
Oats Stüdyo, Blomkamp için her şeyin başladığı yere geri dönmek gibi; yüksek bütçeli bilimkurgu kısa filmlerinden sonra o malzemelerin nerdeyse bileşkesi olan uzun metraj filmler çeken ve District 9 dışında bir hit çıkartamayan, “kısa film yönetmeni olarak daha itibarlı” bir konum elde eden Blomkamp, tekrar kısa filmlere dönerek kendi kariyeri için de yeni bir başlangıç noktası hazırlıyor. Tüm bu süreç ve belirsizlik içerisinde en değerli husus, Blomkamp’ın safkan bir bilimkurgu yönetmeni olmak dışında bir gaye gütmediğini hem eylem hem söylem olarak ortaya koyması. Blomkamp gibi biz de “bekle ve gör” taktiğini uygulayalım, bakalım hangi harikalar yoluna devam edip birkaç yıl içinde karşımıza gelecek, hangileri parlak dünyalarına hapsolacak. Kalbim ise kesinlikle Firebase’de!
Rakka:
Firebase:
Zygote: