YAŞAMIN VE ÖLÜMÜN KIYISINDA: WHO CAN KILL A CHILD?
Savaş ve şiddetin çocuklara verdiği zararı tema olarak alan Who Can Kill a Child? (¿Quién puede matar a un niño?), 1970’ler Avrupa korku sinemasının keşfedilmeyi bekleyen saklı hazinelerinden biri. Narciso Ibáñez Serrador’un Juan José Plans’ın “El juego de los niños” adlı romanından uyarladığı film, derin ve tartışmasız bir şekilde rahatsız edici.
Sadece iki uzun metrajlı film çekmiş olmasına rağmen, İspanyol korku sinemasının en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Narciso Ibáñez Serrador, İspanya kıyılarındaki bir adayı ele geçiren uğursuz çocukları, Stephen King’in kısa hikayesi Children of the Corn’dan tam bir yıl önce sundu bizlere. Film, çeşitli ülkelerde “Would You Kill a Child?”, “Death is Child’s Play”, “Trapped!” ve “Island of the Damned” gibi farklı isimlerle yayınlandı. Açılışta izlediğimiz arşiv görüntülerinde vurgulandığı gibi, tüm savaşlar ve canavarca eylemler, çok sayıda çocuğun ölümüyle sonuçlanmıştı. Kurtulanlar ise korkunç yaşam koşullarına mahkûm edilmişti. Serrador, şiddet ve yıkımla süregelen insanlık tarihinin karanlık gerçeğini, ahlaki ikilem üzerinden ele alarak ilk dakikalardan itibaren izleyicide yoğun bir huzursuzluk hissi oluşturmaya odaklanıyor.
“…Her zamanki gibi bu trajediden en fazla etkilenen çocuklardı.”
İspanya’nın güney kıyısındaki Almanzora adasını tatil amaçlı ziyaret eden Tom (Lewis Fiander) ve hamile eşi Evelyn (Prunella Ransome), köyün garip bir şekilde ıssız olduğunu ve etrafta sadece çocukların dolaştığını fark eder. Yetişkin nüfusun tamamının katledildiğini anladıklarında, kendilerini savunmak ve hayatta kalabilmek için bir seçim yapmak zorunda kalırlar. Peki, bu mücadele içerisinde bir çocuğu kim öldürebilir?
“Haklı veya haksız, facia ya da muzaffer, tüm savaşlar çocuklara karşı yapılır.” Eglantyne Jebb
Serrador, çocuklardaki değişimi gökyüzünden gelen uğursuz tozlarla açıklayan kitabın aksine, fantastik anlatımdan kaçınarak tehditkâr bir belirsizlik yaratıyor. Bilinmeyen bir güç tarafından ele geçirilmiş görünen gençlerin sergilediği şiddet, yetişkin eylemlerinin yansıması ve tanıdık bir korkunun ifadesi olarak karşımıza çıkıyor: Masumiyet maskesi ardına saklanan kötülüğün korkusu. Serrador, kan dökmekten keyif alan ve dürtülerini doğmamış bir bebeğe bile rahatça aktarabilen çocukların intikam alma arzusuna, radikal ve devrimci bir anlam kazandırıyor. Yaşadıkları zulme, sistemin bildiği dilde karşılık veren gençler, kendilerinin hüküm sürdüğü idealize bir dünyaya öncülük etme kararlılığında görünüyor.
Filmin galasından aylar önce, İspanya’yı yöneten diktatör Francisco Franco ölmüş, birçok insan gelecekten ve olası bir iç savaştan korkar haldeydi. Ya eski rejim sürecek ya da yenisi gelecekti. Dolayısıyla filmin merkezinde yer alan çocukların, demokrasi isteyen ve faşist zincirleri kırmak için mücadele eden insanları temsil ettiğini de düşünebiliriz. Haksızlığa karşı başlattıkları isyan, başkalarında da bilinç oluşturarak büyüyüp gelişen köklü bir direnişin evrensel ifadesidir.
Günümüzde hala milyonlarca çocuk, güç mücadelelerinin ve savaşların kurbanı olmaya devam ediyor. Çatışmalarda çocuklara verilen zarar, yetişkinlere verilen zarardan çok daha şiddetli ve uzun süreli etkilere sahip. Serrador’un neredeyse yarım asır önce verdiği mesaj, bugün de aynı şekilde önemini koruyor. Şayet dünya barışı salt bir teori olarak kalacaksa, karanlık doğamızın çocukları kullanarak alacağı fantastik bir intikam, belki de ne göründüğü kadar uzak ne de imkânsız değildir artık.
Nihilist bir tonda doruk noktasına ulaşan Who Can Kill a Child?, minimalist yönetimi, sıkı kurgusu, güçlü performansları ve tekinsiz atmosferiyle zamansız bir şaheser. Adanın güneşli ve sakin ortamıyla yaşanan olaylar arasında oluşan tezatlık, unutulmayacak boyutta sarsıcı. Genç yaşta trajik şekilde kaybettiğimiz müzisyen Waldo de los Rios’un bir ninniden esinlenerek bestelediği ana tema ve varyasyonlar, bu karakteristik yapıyla kusursuz bir uyum içerisinde. Filmde, “Village of the Damned” (Wolf Rilla, 1960), “Lord of the Flies” (Peter Brook, 1963), “The Birds” (Alfred Hitchcock, 1963), “Night of the Living Dead” (George A. Romero, 1968) ve “The Wicker Man” (Robin Hardy, 1973) gibi ölümsüz eserlerin etkileri de rahatlıkla görülebiliyor. Narciso Ibañez Serrador, İspanyol korku sinemasına asla silinmeyecek bir iz bırakarak veda etti. 1976’da vizyona girmesinden bu yana, zamanla kült bir takipçi kitlesi edinen Who Can Kill a Child? türün en etkileyici yapımlarından biri olarak yerini korumaya her zaman devam edecek.
