Victoria

Gecenin zirvesi karanlığa kavuştuğunda, kötülükleri de iyilikleri de anne şefkati ile kucaklar. Sorgusuz bir kabullenme ile içinde barındırdığı yalnız, kırılgan, parçalanmış ya da mutlulukla dolan yürekleri sunar hayata. Karanlığın iz düşümünde eşya da insanın ruhu da belirsizleşir bir an. Korkulacak bir şey olup olmadığını tam kestiremezsin. Biçim vermeye çalıştığın şeyler büyük bir korku olup çıkar karşına. “İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez”*. Victoria filmi de ilk sahnesi ile bizi böyle kucaklıyor.

Dilini bilmediği yeni taşındığı bir ülkede hayata karışıp gece kulübünde biraz eğlendikten sonra eve dönmeye çalışan Victoria (Laia Costa), arkadaşlarının doğum gününü sokakta kutlayan Berlinli (kendi deyimleri ile gerçek Berlinliler) genç bir grupla tanışır. Sonne (Frederic Lau), Boxer (Franz Rogowski), Blinker (Burak Yiğit) ve Fuß (Max Mauff).

Victoria’yı Berlin’de dolaştırıp etrafı gezdirmeye ikna eden arkadaşlar, geceyarısı açık olan bir dükkandan alkol çalarak hep beraber bir çatıda toplanarak eğlenirler. Tüm olay örgüsünün tek bir gün içerisinde anlatıldığı filmde yaşanan her şey oldukça hızlı gelişir ve Victoria kendini bir banka soygunun içinde bulur. Filmin yönetmeni Sebastian Schipper’ın “Bu bir banka soygunu filmi değil. Bu bir banka soygunu!” diye tanımladığı film, kesinlikle gerçekçiliği ve duyguları en yoğun seviyede yaşamanızı sağlıyor. Evet bu bir banka soygunu ve her şey gerçek.

Zafere giden yolda başınıza neler geleceğini kestirmeniz zordur. Hayat bir an için sizi yerle yeksan ederken başka bir anda kucak dolusu mutlulukla karşılayabilir. İsmi ile müsemma olduğunu söyleyemeyeceğimiz Victoria için de durum böyle. Yönetmenin bir ironi olarak mı bu ismi tercih ettiği bilinmez ama Victoria’nın kalbinizin köşesinde bıraktığı garip bir his var. O da bir tanrıça gibi gecenin karanlığını aydınlatıyor olması. Tüm kadınların ellerinde zarafet vardır. Victoria’nın ellerinde de…

İspanyol aktris Laia Costa Victoria karakterini hissederek ve hissettirerek izleyici ile buluşturuyor. Kısaca Lola olarak bilinen Alman Film Ödülleri’nin en iyi kadın oyuncu kategorisinde bu yıl Victoria rolü ile ödülü Laia Costa aldı.

Tek plan çekilen filmde oyuncuların duygusal yoğunluğu ve durumların gerektirdiği davranışları oldukça başarılı bir şekilde aktararak izleyiciyi hikayenin içine hızlı bir şekilde adapte ettiğini söylemek gerek. Kameranın tek bir çekimde hiçbir kesme yapılmadan kayda aldığı uzun sahnelerden elde edilen bu görüntüler, hem yönetmen hem de oyuncuların yetenekleri ile birleştiğinde ortaya mükemmel bir gerçekçilik çıkıyor. Sahnelerin içinde var olduğunuzu hissediyorsunuz. Yönetmen Sebastian Schipper, bu hissi oluşturabilmek için birer hafta arayla üç çekim gerçekleştirek üçüncü tek plan denemesini perdeye aktarmaya karar veriyor.

Gecenin gündüze kavuştuğu o zaman aralığının filmin kendi süresi içinde ne kadar uzun veya ne kadar kısa yansıtılmış olduğunun pek bir önemi kalmıyor. Strese, heyecana, yaşama, aşka, aydınlığa ya da karanlığa ait duyguları deneyimlemenin heyecanı ile sarmalandığınızı hissedebiliyorsunuz. Filmin gerçekliğinin arkasındaki diğer bir unsur da diyaloglar. Senaryonun sadece 12 sayfadan oluştuğu göze alındığında üç aylık bir prova ve doğaçlama yeteneği ile oyuncuların neleri başardığı gözler önünde. Yer yer mizah ve romantizm ile harmanlanan diyaloglar, hikayenin içinde nefes almanızı sağlıyor. Berlin Film Festivali’nden Gümüş Ayı ile dönen Victoria adından söz ettiren 140 dakikalık farklı bir yapım. Filmin uzun süresi içerisinde belirli anlarda temponun düştüğü hissediliyor. İşte tam bu noktada hikayeye tekrar ivme kazandıran küçük dokunuşlar ile yeniden yükselişe geçerek kendisini sonuna kadar izlettirmeyi başarıyor.

Karmaşık duyguların toplamından oluşan insanın kontrol edebildiği ya da edemediği seçimlerin bütünüdür hayat. Her hayatın kendine ait gerçekleri vardır. Yönetmen Sebastian Schipper bizlere kendi gerçeklerimizi görebilmemiz için bir pencere açıyor. Son zamanlarda vizyona giren filmlerden oldukça farklı ve başarılı bir film izleyicisini bekliyor.

(*)Küçük Prens

Diğer Yazılar: Emre Yılmaz
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir