Okja

Bu yıl 70. Cannes Ödülleri’nden ödülle dönmemesine rağmen çok konuşulan bir film vardı. Üstelik film endüstrisini alt-üst edeceği düşünülen, birçok eleştiri alan Netflix şirketinin yapımcı olduğu bir film. Evet, Cannes jüri başkanı Pedro Almodóvar’ın varlığını dahi hazmedemediği ünlü yönetmen Bong Joon-ho’nun son filmi Okja bu film. Birkaç günce önce tüm dünyanın aynı anda Netflix’den izleme şansı bulduğu Okja’nın belki de sırf Netflix yapımı bir film olduğu için hor görüldüğünü söyleyebiliriz. Aldığı eleştirileri hak edip hak etmediğine ise gelin beraber bakalım.

Okja, gıda sektörü için devasa laboratuar hayvanları üreten bir şirketin birçok farklı ülkede yetiştirdiği hayvanlardan biri olan Okja ve onun en fedakar dostu küçük Mija’nın yaşadıkları serüvene bizleri götürüyor. Yıllarını Okja ile geçiren Mija’nın en yakın arkadaşının ondan alıkonulmasından sonra Okja’yı kurtarmak için sarfettiği çabalarına odaklanıyor film. Bu yönüyle bir hayvan ile bir insan arasındaki duygusal bağı net bir şekilde görebiliyoruz. İşin içine Hayvanlara özgürlük isteyen küçük çaplı bir örgüt de girince maceralar başlıyor.

Gıda sektöründeki büyük çaplı markaların önümüze koyduğu ürünlerin ne şartlar altında hazırlandığını hepimiz biliyoruz. Hayvanlara türlü eziyetler edilmesi, hijyenik olmayan ortamlarda bu ürünlerin hazırlanması defalarca haber konusu olmuştu bildiğimiz gibi. Okja da aslında hepimizin bildiği fakat elimizden hiçbir şey gelmeyen bu konulara dikkat çekiyor. Hayvanların birer canlı olduğu unutulup türlü işkenceler altında amaçlarına göre kullanılması gerçekten hazmetmesi zor bir durum. Okja bu yönüyle gerçekten önemli bir konuya temas ediyor fakat maalesef yaptığı tek şey bu. Elinde başka materyal yok ne yazık ki. Üstelik bu yolla oluşturduğu karakterlerin derinliği yok. Böyle olunca izle-unut formunda bir film olmaktan öteye gidemiyor.

Güney Kore’li ünlü yönetmen Bong Joon-ho’nun diğer filmlerindeki ince işçiliğe de rastlayamıyorsunuz Okja’da. Temas ettiği konularla izlerken hiç mi hiç sıkmayan ama bittikten sonra bir daha adını dahi hatırlamayacağınız bir konuma sürükleniyor bu yüzden. Okja için tüm bu olumsuz havayı yaratan durumlar ise materyalinin yetersizliği, izleyiciyi rahatsız edebilecek abartılı müzikleri ve filmi ciddiye almanıza engel olan karakter ve diyalogları hiç şüphesiz. Filmde dikkat çeken en önemli unsurlar ise kuşkusuz Tilda Swinton ve Jake Gyllenhaal. İki farklı karakteri birden canlandıran Swinton gene alıştığımız üzere antipatik bir karaktere hayat vermiş. Gyllenhaal içinse farklı bir parantez açmak lazım. Okja’da rezil bir karakteri canlandırıyor olmasının imajını zedelediğini söylemek yanlış olur. Aksine gayet keyifli bir oyunculuk ile her role bürünebileceğini göstermiş.

Ciddi konulara temas etse de ciddi bir film olduğunu söylemenin yanlış olduğu Okja’yı beklentilerinizi ve yönetmeninin diğer filmlerindeki başarısını göz ardı ederseniz muhakkak beğenirsiniz. Ama dahası yok. Üstün bir film beklemek yanlış olacaktır.

Diğer Yazılar: Metin Kaçar
Wonder Woman
DC Comics’in Man of Steel ile başlayan sinematik dünyasının arızalarla dolu olduğu...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir